10 Ağustos 2015 Pazartesi

P2-Gladio-Mafya Hükümetinin Yargılanışı


Sabah, 29 Mart 1993
Andreotti'nin Gladio-mafya-P2 üyelerinden oluşmuş hükümeti yargı önüne de çıktı. Aslında bu karanlık şebeke tüm dünya hükümetlerini derinden sarstı. Bu ittifakların deşifre edidiği soruşturmalar, İtalya'da 'temiz toplum' adı ile yürütüldü. P2'nin önemli isimleri Sindona ve Calvi de Andreotti dosyasının karanlık simaları arasında yer aldı:
"Aldo Moro'nun kaçırılmasından tutun da, P2 Mason Locası, Calvi ve Sindona skandalları gibi İtalya'nın gelmiş geçmiş en karanlık skandallarıyla öteden beri özdeşleştirilmiş olan Andreotti, şimdiye dek hakkında açılan 28 parlamento soruşturmasından hep dokunulmazlığı arkasına sığınarak kurtulmuş bulunuyor. Bu sefer de tüm mücadelesini önce bu dokunulmazlığı korumaya dayandırıyor." (Nilgün Cerrahoğlu, Aktüel, 29 Nisan-5 Mayıs 1993)
"Tommaso Buscetta ve Francesco Marino Mannoia adlı eski mafya üyelerinin tanıklıklarına dayanılarak hazırlanan rapora göre, mafyayla mücadele etmesi için Sicilya'ya gönderilen ve 1982 yılında bir suikastte hayatını kaybeden terörle mücadele uzmanı eski Sicilya Valisi Carlo Alberto Dalla Chiesa ve 1979 yılında vurulan gazeteci Mimo Pecorelli, Andreotti'nin verdiği emirlerle öldürüldü.
Raporda Andreotti'nin bu iki kişiyi 1978 yılında eski Başbakan Alda Moro'nun Kızıl Tugaylar tarafından kaçırılarak öldürülmesine ilişkin sırrı bildikleri gerekçesiyle öldürttüğü belirtiliyor.
İtalyan basınında yer alan haberlerde Dalla Chiesa'nın ve Pecorelli'nin hükümet darbesi yapmak üzere eğitilmiş gizli askeri örgüt 'Gladio' hakkında verdiği bilgilerin kopyalarını ele geçirdikleri için öldürüldükleri belirtildi." (Milliyet, 16 Nisan 1993)
"Cezaevinde zehirlenen banker Sindona, Londra'da bir köprü altında asılan banker Calvi ve geçen yıl evinin önünde arabasına binerken kurşunlanan parlamenter Salvo Lima, hep bir ucu Andreotti'ye dayanan ünlü skandalların baş kahramanları olarak hatırlanıyorlar." (Nilgün Cerrahoğlu, Aktüel, 8-14 Nisan 1993)
Bu arada P2 üyesi ve Gladio skandalına da adı karışan Andreotti'nin İç İşleri Bakanı Vincenzo Scotti, mafya üyesi olmakla da suçlandı:
"Andreotti'nin İç işleri Bakanı Vincenzo Scotti Napoli Savcılığı tarafından hem mafya üyesi olmak, hem de rüşvet almakla suçlandı." (Tercüman, 29 Mart 1993)
Parlamento'da Mafya Komisyonu Başkanı olarak görev yapan Scotti'nin de mafya üyesi olduğunun ortaya çıkması gerçekten ilginçti:
"Parlamento'da Mafya Komisyonu Başkanlığı'nı yapan Scotti İtalya'nın mafya ile mücadele eden bir numaralı adamı olarak biliniyordu. Fakat Scotti şimdi mafya üyesi olmak ve rüşvet almakla suçlandı." (Tercüman, 29 Mart 1993)
Yine eski İç İşleri Bakanı Gladio üyesi Antonio Gava da mafyayla iş birliği yapmakla suçlandı:
"Antonio Gava'nın da mafya bağlantısı göz önüne alınırsa, ülkenin güvenlik teşkilatına, polise ve finans dünyasına yön veren siyasetin en yüksek katmanlarının uyuşturucu trafiğini yöneten canilerle yol arkadaşlığı etmiş olduğu ortaya çıkıyor" (Nilgün Cerrahoğlu, Sabah, 1 Nisan 1993)
Agnelli'nin Fiat'ı da yolsuzluk dosyalarında önemli yer tutmaktadır:
"İtalya'nın en büyük özel şirketi Fiat ve devlet kuruluşu ENI'nin üst düzey yöneticileri Şubat 1992'de açılan yolsuzluk dosyalarının içinde. Üç eski Başbakan: Giulio Andreotti, Bettino Craxi ve Arnoldo Foriani Giulio Amato hükümetinden beş eski bakan da yolsuzluk dosyalarının içinde." (Cumhuriyet, 22 Nisan 1993)
"Çizme'deki bunalıma geniş yer ayıran New York Times gazetesinin son yazısı 'Bu son krizle' diyor; 'İtalya'da olup bitenler artık gerçek bir baba filmi senaryosuna taş çıkartıyor. Dünyanın beşinci sanayi ülkesinin bunca yıldır mafya patronları ve gangsterleri koruyan politikacılarla yönetildiği anlaşılıyor. Zincirleme skandallar İtalya'yı giderek trafik ışıkları olmayan bir dört yol ağzına itiyor'." (Nilgün Cerrahoğlu, Sabah, 1 Nisan 1993)

İtalya'da İkinci Cumhuriyet Yanılgısı

İtalya'da P2-Gladio-mafya skandallarının ardı ardına patlak vermesi sonucunda Jakoben sınıfın ünlü buluşu 'İkinci Cumhuriyet' devreye sokuldu. İtalya'da olup bitenler tarihte masonluğun birçok kez uyguladığı yöntemlerin bir başka örneğiydi aslında. Mason örgütlenmelerinde çok sık uygulanan bu modelde, yıpranmış ve deşifre olmuş liderler tasviye edilerek, "dürüst" imajıyla ambalajlanıp topluma sunulan genç liderlerin başa getirilmesi amaçlanır. Kamuoyunda yıpranmış liderlerin yıllardır askıda tutulan rüşvet-yolsuzluk-adam kayırma gibi karanlık dosyaları masonik basın organları tarafından ifşa edilir. Toplum yararının düşünüldüğünü göstermek için operasyonlarına 'Temiz Eller' diyen bu kişiler, halkı yine masonik örgütlenmenin belirlediğı "dürüst" liderler etrafında toplayarak, masonluğun kontrolü dışında oluşabilecek hükümet girişimlerini de önlemiş olurlar.
Bu durumun tarihteki en çarpıcı örneklerinden biri, Fransız İhtilali'dir. Kendi de mason olan Kral Louis etrafında toplanan mason kurmayları, daha sonra kilise ile birleşerek Hürriyet-Eşitlik-Kardeşlik sloganlarıyla kralı tahttan indirmişlerdir. Kilisenin de desteğiyle başlangıçta büyük bir halk hareketine dönüşen ihtilal, daha sonra masonik kurmaylar tarafından uygulanan çeşitli eylemler sonucunda kilise aleyhtarı bir görünüm almıştır. Halkın büyük çoğunluğunun dindar olması nedeniyle binlerce insan katledilmiş ve bu vahşet "ihtilaller kanlı olur" laflarıyla göz ardı edilmeye çalışılmıştır.
İtalya'daki 'Temiz Eller' operasyonu da Katolik halk kesiminden büyük destek görmüştür. Bu, yapılan halk oylamalarında da açıkça anlaşılmıştır. Ancak daha sonra, Andreotti'nin dindar olduğu yolundaki yalan haberler ve Hıristiyan Demokrat Parti imajı kullanılarak İtalya'da masonik örgütlenme, Katolik halka ve dürüst kilise mensuplarını bir kez daha tuzağa düşürmeyi planlamıştır. İkinci Cumhuriyet'in birincisini aratmaması için localar yoğun faaliyetlerine tekrar başlamışlardır.
İkinci Cumhuriyet'in en büyük destekçisinin uluslararası masonluğun önde gelen biraderlerinden Fiat Başkanı Giovanni Agnelli olması da şaşırtıcı bir durumdur. Rothschild'in kralın sofrasından kalkıp Fransız İhtilali'ni finanse etmesine benzer nitelikte, Gladio-mafya-P2 örgütlenmesinin finans beyni Agnelli de 'İkinci Cumhuriyet' için çalışan bir kişidir.

Gladio'nun Kurmay Kadrosu İtalya'da Darbeci Masonlar: "20'lerin Gülü"


İtalya'da masonik gladyatörler değişik adlarla faaliyetlerini sürdürmüşler ve darbe özlemlerini her dönemde canlı tutmayı başarmışlardır. Provokatif kontrgerilla eylemleriyle ülkenin kargaşaya sürüklenmesi ve fail-i meçhul cinayetlerle dolu karanlık tarih bu masonik şebekenin eseridir. İtalya'da ortaya çıkan '20'lerin Gülü' adıyla örgütlenmiş olan darbeci masonlar bunun ilginç bir örneğidir:
"17 Mayıs 1973'de Komiser Calabresi'nin cenaze töreni yapılırken kalabalığa bir bomba atılır! Bilanço, 4 ölü, 80 yaralıdır. Bu olay, tek başına bir hareket değil, birbirini takip eden olayların başlangıcı olacaktır. Yapan ise Bertoli isimli bir teröristtir.
Bu suikasti takip eden darbe, adı 'Rosa dai Venti' (20'lerin Gülü ya da Rüzgargülü) adlı bir grup tarafından hazırlanmıştı. Bertoli denilen anarşist, İtalyan Gizli Servisi SID'in memurlarından yardım görmüştü, Marsilya'da bir süre yaşadıktan sonra İsrail'e göç etmiş ve 2 yıl orada kalmıştı. Bu suikasti yapmak için İsrail'den İtalya'ya geldiğinde bu 'Yirmilerin Gülü' adlı grupça misafir edilmiş." (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf. 77)
"Eğer 20'lerin Gülü adlı grup tarafından hazırlanan bu darbe başarılı olsaydı, 2000'e yakın politik ve askeri görevli devre dışı kalacaktı. Komplocuların ortaklarından Avukat Marchi yakalandığında, yanında bazı tehlikeli ortakların kimliklerinin belirlenmesine ve zararlarının engellenmesine yarayacak belgeler vardı. Bu kişiler:
-Molino, (Padove polis şefi)
-Cacallaro, (Gladio ile suikastçilerin ilişkisini sağlayan kişi)
-Spiazzi Calbay, (Verona'daki gizli servislerin başkanı)
-Dominioni, (NATO'nun Psikolojik Savaş Bölümü Başkanı)
-Nordella, (gizli servislerle ortak çalışan general. Olaydan sonra yurt dışına kaçmayı başardı. Nordella'nın avukatı Degli Occhi, daha sonra iş birlikten tutuklandığında, yanında bir gangster grubunun soydukları bankaya ait faturalar vardı.)
Bu konuyla ilgilenen savcı Tamburino'nun tutuklanan askerlerle ilgili bilgi danışmak için başvurduğu SID Şefi Micelli, cevap vermeden önce Savunma Bakanı'na danışır ve 'mümkün olan en az bilgiyi verin' talimatını alır. Bakanın bu ortaklığı sonucu Micelli bilgi vermediği gibi, savcıyı tamamen yanıltmak için yanlış bilgiler verir. Tüm bunlara rağmen mahpuslar konuşmaya başlarlar ve diğer ortaklar ortaya çıkar:
-Ricci (General)
-Fanalli (Hava Kuvvetleri eski Başkanı)
-Pecorella (Carabinieri Albayı)
-Casero (General)
-Lo Vecchio (Albay)
-Marzollo (Gizli Serviste Albay)
-Venturi (Gizli Servis Komutanı)
Ayrıca ünlü sermayedarlardan P2 üyesi Sindona ve Lecari de planı finanse etmekle suçlandılar.
'Rose' (Gül) Operasyonu' üzerine yapılan resmi araştırmalar, olaylardan birkaç ay evvel askeri yönetimin önemli mevkilerinde birçok atamalara ve tahliyelere sebebiyet verdi." (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.78)
"Bu atamalara -çok gariptir- Savunma Bakanlığı tarafından karar verilmemişti. Atamalar, 1973 yılında Sindona başkanlığında yapılan gayrıresmi toplantı sonucu kararlaştırılmıştı. Bu toplantıya Sindona, Johnson (NATO Savunma Servisi Generali), Cacioppo ve Cabrini adlı amiraller ve o zamanki Savunma Bakanı P2 üyesi Andreotti katılmıştı.
Yüzyıl 11 Kasım 1990
Bu, 'Rose' planına benzer bir şekilde, devlete karşı bir gizli komplo da Bilderberg üyesi diplomat Eduardo Sogno tarafından yönetiliyordu. Bu komployla ilgili dökümanlara göre darbe 'sert, çabuk ve acımasız' olmalıydı.
Eduardo Sogno, II. Dünya Savaşı sırasında OSS için çalışıyordu. Allen Dulles (mason) tarafından CIA'e sokulduktan kısa bir süre sonra anti-komünist hareketin kurucusu olarak ortaya çıkar. Daha sonra CIA tarafından finanse edilen 'Demokrasiyi Savunma Komitesi'ni kurar.
1971-73 yılları arasında Fiat şirketi, 187 milyon dolar, Agnelli'lerin sahibi olduğu Turin Endüstri Birliği de 12 milyon bağışlar. Ve 1974 yılından itibaren de ayda 7 milyon vermeyi vaat eder.
28 Mayıs 1974'de Piazza delle Logia'da sağcıların gösterisi sırasında bomba patlar, 6 kişi ölür, 100 den fazla kişi yaralanır. Araştırmayla görevli savcılardan M. Arcari, polisin ortak çalışmak istememesini ve üstü Travato'nun hareketini resmi olarak protesto eder. Polis şefi Diamara, savcı olay yerinde araştırma yapmadan önce alanı tamamen yıkatır. Bu yüzden savcı hiçbir teknik analiz yapamaz ve patlayıcıdan eser dahi bulamaz.
Ertesi gün savcının oğlu polislerce tutuklanır. Teröristlerle ortaklıkla suçlanır. Bunun üzerine Arcari olaydan çekilir. Eldeki tutuklular, ya serbest bırakılır ya da uzaklardaki hapishanelere gönderilir. Savcı basına yaptığı açıklamada şunları söyler:
'Savcı ve üstü beni uzaklaştırdılar ve suikasti yapan gruptaki polisler ortaya çıkmasın diye araştırmalara hile kattılar. MAR (Devrimci Harekat Grubu)'na katılan polisler, çok üst derecede polis ve üst düzey İç İşleri Bakanlığı görevlileridir... Tutuklananların arasındaki Malfredi adlı bir kişi İç İşleri Bakanı'nın bir ortağıydı. Güvenlik Müfettiş generali, General Musolino teröristleri koruyordu. Komiser Calabresi'yi öldüren Nardi, uzun süre binbaşı Mezziani'nin evinde saklandı...'
Gazeteciler bu açıklamaları niye yaptığını sorduğunda ise 'Bunları gerçekler ortaya çıksın diye söylüyorum. Teröristler üst düzey görevlilerince korunurken, olaydan alakasız gençlerin tutuklanması doğru değil.' diye cevap verdi.
P2 üyesi İtalyan Gizli Servisi SISMI'nin Başkanı Martini.
3-4 Ağustos'ta 'Italicus' adlı uluslararası bir trenin yakınlarında bir bomba patladı. 12 kişi öldü, düzinelerce insan yaralandı. Aşırı sağcı örgütlerle ilgili bir sürü ipucu yığdılar. Olayda savcı Occorsio görevlendirildi. Savcı gizli servisten bu örgütlerle ilgili bilgi istedi. Gizli servis bu üç örgütün ilkinin var olmadığını, son ikisinin barışsever olduğunu söyledi!" (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.79-80)
"Bir gizli servis gerçekten bu örgütlerin asıl yüzünü bilmeyebilir miydi? Üst düzey yetkililerinin tek tek tutuklanması ile bu gizli servis, bu sorularımıza cevap vermiş oldu." (Occarsio daha sonra Roma'da öldürüldü.)
Mossad'la bağlantılı olan SID Başkanı Maletti ve Yarbay Labruna (NOD'un Başkanı, ekstremist grupların sızdırma ve yönlendirmesiyle uğraşıyor)'ya yapılan suçlamalar şunlardı:
-Padoue'daki neo-faşist Marco Pozzan'ı SID lokalinde günlerce koruduktan sonra 13 Ocak 1973'de İspanya'dan kaçırtmak için sahte pasaport sağlamak.
-Bu pasaportu almak için kanunsuz belge düzenlemek.
-Giannettini'ye yardım etmek. (SID ajanı, Roma, Milano, Brescia olaylarındaki teröristleri yöneten kişi.)
Devlet güvenliğinin ortaklığı olmadan, değişik gizli servislerin koruma ve yardımı olmadan, casuslara yapılan maddi yardım olmadan bu terör hareketleri gerçekleşemezdi." (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.81)
"Bu olaylarla ilgili şimdiye kadar pek çok gazeteci ve bağımsız savcı araştırma yaptı. Yapılan her araştırmanın sonucunda, teröristlerin yüksek düzeydekilerle ortaklıkları olduğu bulundu. Ama en büyük saldırı uzun süre adaletten sorumlu olan kişiden geldi. Roma Başsavcısı Spagnuolo; Ocak 1974'de konuştu: 'Polis teşkilatını temizlemek lazım. 50'li yıllardan beri İç işleri ve gizli servisler politik hareketlerde görevli memurları korudular. Leone, Henke, Miceli, (askeri güvenlik hizmetleri sorumluları), Rumor (Hükümet Başkanı), Mangano (Polis Teşkilat Başkanı)'
D'Amato polisin içindeki karışıklığın sebebi. Ama bizim başsavcı görevde olduğu dönem boyunca onlarla ortak çalıştığını unutuyor. 1969'dan beri ne zaman ki bir savcı onurlu bir şekilde görevini tamamlamak ve cinayetleri takip etmek istese, İtalyan Yüce Mahkemesi tarafından anlaşılmaz sebeplerle görevden alınıyor, daha uslu ve zararsız bir göreve getiriliyor." (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.82)
Neo-faşistlerin olayında adliyenin tavrı da ilginçtir:
"1968 yılında patronlarla gizli servislerin ilişkisini sağlayan bir gizli servis albayının intiharını araştırmak isteyen savcı Pesce görevden alınır. Bulduğu belgeler gizli servislere iade edilir. Telefon dinleme olayını araştıran savcının bulduğu belge ve kayıtlar mahkemeden yok olur. Bu araştırmada politikacılar, İtalyan gizli servisi, yabancılar ve pek çok isim geçer. Ama yargıçlık bu görevi Roma mahkemesine devreder ve tutukluları serbest bırakır.
Ve daha pek çok yargıç olaylardan uzak tutulur. Teröristler de davalar sonucu tek tek serbest bırakılır." (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.83)
"İtalyan politika sınıfı, sadece sağcılar değil, eksiksiz tüm kanatlar, çıkarları ve politik karları için bu şiddet olaylarından faydalandılar. Bu sınıf bu saldırılardan doğrudan ya da dolaylı yoldan faydalandı." (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.85)

P2 Dönemindeki İtalya

"İtalya'da Cumhurbaşkanı Cossiga, savaş sonrası CIA tarafından kurulan Gladio'ya katıldığını itiraf ediyor." (L'Evenement Du Jeudi, 6-12 Şubat 1992)
"İtalya Cumhurbaşkanı Cossiga P2 ve Gladio ile bağlantı halinde." (L'Espresso, 6 Ocak 1991)
"İtalyan Cumhurbaşkanı Cossiga, Gladio ile olan ilişkisi açığa çıktıktan sonra: 'Ulusa hizmet eden bir sırrın parçası olduğumu söylemekten gurur duyarım'." (International Herald Tribune, 13 Kasım 1990)
"İtalya'da Başbakan Andreotti'de P2 Locası'nın önemli isimlerinden." (The Brotherhood, Stephen Knight, sf.273)
"Andreotti aynı zamanda mafya ile iç içe." (Milliyet, 29 Mart 1993)
"İtalya İç İşleri Bakanı Antonio Gava mafyanın adamı." (Sabah, 4 Nisan 1993)
"İtalya Genelkurmay Başkanı Amiral Giovanni Torrisi mason." (The Brotherhood, Stephen Knight, sf.273)
"İtalya Adalet Bakanı Adolfo Sarti mason." (The Brotherhood, Stephen Knight, sf.273)
"İtalya Sosyal Demokrat Parti lideri Pietro Longo mason." (The Brotherhood, Stephen Knight, sf.275)
"İtalya Yargıtay Başkanı Corrado Carnavale 'mafyanın yargıcı'." (Sabah, 4 Nisan 1993, Nilgün Cerrahoğlu)
"İtalya'da ayrıca başbakanın en yakın çalışma arkadaşı ve Kabine Başkanı Mario Semprini de mason." (The Brotherhood, Stephen Knight, sf.275)
"Siyaset hayatı boyunca sayısız skandala adı karışan ,'tilki' lakaplı Başbakan Giulio Andreotti Gladio'ya 'sadece tertemiz yurtseverlerin dahil olduğunu, bu işin tamamen yasal olduğunu' 'açıkladı. Andreotti ve Askeri İstihbarat Örgütü Başkanı Amiral Martini, Senato Komisyonu önünde verdikleri ifadelerle bu örgütün 'tamamen dış saldırıya karşı hazırlandığını, ülkenin iç meseleleriyle hiçbir ilgisi olmadığını açıkladılar.' Ancak gerek yasallık iddiası, gerekse 'ülkenin iç meseleleriyle ilişkisizlik' iddiası gayet tutarsızdı. 'Yasallık', 'meşruluk' iddiası, Gladio'nun 10.000'e ulaştığı söylenen personelinden sadece 622'sinin kimliğinin askeri istihbarat örgütü SISMI'nin bilgisi dahilinde olduğunun söylenmesiyle gölgeleniyordu." (EP, 31 Ocak-7 Şubat, 1993)
"Gladio sempatizanı Başbakan Andreotti ve Amiral Martini'nin P2 üyesi olması da işin cabasıydı... P2 üyeleri arasında 43 tane parlamento üyesi, 54 devlet görevlisi, 183 tane askeri komutan bunların; 30'u General, 8'i Amiral ve ayrıca Genelkurmay Başkanı, 19 tane hakim, avukatlar, polis komiserleri, bankerler, gazete sahipleri, yazarlar, baş yazarlar, 58 profesör, Adli Tıp Görevlileri, politik parti başkanları, 3 haber alma servisi başkanı bulunuyor." (The Brotherhood, Stephen Knight, sf.273)

NATO ve GLADIO

Hemen bütün Avrupa ülkelerinde örgütlenen Gladio'nun Nazilerce kurulan "Kurt Adam" adlı gizli örgütten esinlendiği söylenmektedir.
Gladio'nun oluşumunda başrolü oynayan kişi bir Nazi olan: General Reinhard Gehlen'dir. Gehlen bu önemli projenin üreticisi ve belirli ölçüde başarılı da olan bir uygulayıcısı olarak, Hitler'in yakın çevresinde bulunmuş bir kişidir. Gladio'nun oluşum hikayesi, Gehlen tasarımının NATO ve CIA stratejileri çerçevesindeki uygulamasını yansıtmaktadır.
Nazi Generali Reinhard Gehlen'in Mossad'la bağlantısı da işin ilginç yönlerinden biridir:
"Gladio'nun tohumları II. Dünya Savaşı sırasında bir nazi generali tarafından atıldı. Savaş bitince, CIA, 'vatansever' aşırı sağcıları, komünistlere, sosyalistlere ve liberallere karşı örgütleyerek Gladio'ya son şeklini verdi.
1990 sonlarında Avrupa kamuoyu 'Gladio' skandalı ile çalkalandı. Gladio, İtalya'da devlete bağlı, ama büyük ölçüde özerk hareket eden bir silahlı yer altı şebekesi olarak ortaya çıktı. Bu şebeke, gizli servislere tanınan gizlilik ölçülerini kat kat aşan, neredeyse denetim dışı bir 'resmi illegalite' içinde hareket ediyordu! İtalya Başbakanı Andreotti'nin 'bütün NATO ülkelerinde benzeri örgütlenmelerin var olduğunu' açıklaması, skandalın çapını uluslararasılaştırdı. Çok geçmeden anlaşıldı ki, bu resmi illegal örgütler hemen bütün Avrupa ülkelerinde vardır.
Bu örgütlerin kuruluş gerekçesi, İtalya'da ve her yerde aşağı yukarı şöyle açıklanıyordu: 'Sivillerden, düşman işgali halinde cephe gerisinde kontrgerilla faaliyeti yürütecek bir direniş ağı oluşturmak.' Ancak 'Gladio'lar, İtalya'da ve her yerde, hiç de o kadar temiz değiller. 'Muhtemel bir işgale karşı hazırlık' gibi 'vatanseverce' bir gerekçeyle meşrulaştırılan bu örgütler, yıllarca ülkelerinin siyasi hayatını, kamuoyunu-ülkelere göre değişen dozajlarda-terörize eden bir 'işgal gücü' gibi işlev gördüler.
ABD'nin ve CIA'in dolaylı veya kimi zaman epey dolaysız gözetimi altında olmalarıyla şaibe altındaydı. Birim amirlerinin, koordinatörlerinin gizli servis elemanı olduğu, ona bağlı çalışan 'personelin' ise sivillerden oluştuğu hücreler biçiminde örgütlenen Gladio'lar, 'vatanı dışarıya karşı savunmaktan' çok, ideolojik olarak 'dış güçle' özdeşleştirdikleri bir 'iç düşmanı' hedef alan, kronik bir iç savaş hesabını veya beklentisini güden yapılardı." (EP, 31 Ocak-7 Şubat 1993)

Gizli Örgüt Gladio, Mason Localarının Telkinleriyle Kuruldu

"L'Espresso, NATO ve CIA ile ilişkili olan Gladio örgütünü bir tür devlet çetesi olarak tanımladı." (Milliyet, 13 Kasım 1990) 
"NATO kaynakları: 'Gladio' yararlı bir örgüttür." (Milliyet, 16 Kasım 1990)
"CIA eski Başkanı William Colby: 'Gladio var.' (Milliyet, 13 Kasım 1990)
5 Kasım 1990 Sabah gazetesinde "Terörün faili NATO mu?" başlıklı haberinde gazeteci yazar Mehmet Altan NATO'ya bağlı gizli terör örgütü Gladio'nun büyük çaplı pek çok terör ve darbecilik faaliyetlerinde parmağının olduğunu açıklamıştı.
Zaman, 24 Temmuz 1992
Diğer bir gazete haberinde ise şu bilgiler aktarılmaktaydı:
"NATO çerçevesinde, ABD'nin desteğiyle kurulan gizli Gladio örgütünün şimdiye kadar sanıldığı gibi sadece İtalya, Belçika ve Yunanistan'da değil, NATO üyesi bütün ülkelerde faaliyet gösterdiği belirtildi." (Milliyet, 12 Kasım 1990)
Mehmet Ali Birand'ın 16 Kasım 1992 tarihli 32. Gün ve Ahmet Altan ile Neşe Düzel'in 29 Kasım 1992 tarihli Bizim Koltuk programlarında da NATO-Gladio bağlantısı açıklanmıştı. 24 Temmuz 1992 tarihli yazısında  gazeteci-yazar Mehmet Yale de NATO-Gladio bağlantısına değinmekteydi.
Gladio, Latince "gladius" (kılıç) kelimesinden gelmektedir. Örgütün NATO nezdindeki gizli adı ise "The Allied Coordination Commitee" (İttifak Koordinasyon Komitesi)dir.
Gladio'nun üstünde NATO'nun yanı sıra mason localarının da olduğu ortaya çıkmıştır:
"Gladio Skandalı ile birçok ülkeyi kasıp kavuran, sağ ve sol eylemcilere mal edilen terör olaylarının arkasında, ideolojik grupların değil, görevi 'rejimi korumak ve kollamak' olan NATO çerçevesinde kurulmuş gladyatörlerin olduğu ortaya çıktı. Bunlar aynı zamanda CIA ile irtibatlı, büyük çoğunluğu P2 Mason Locası gibi mason localarına üyeydiler. İtalya'daki mason locası P2'nin lideri Licio Gelli idi. Gladio terör örgütünün içinde ast ve üst rütbeli askerler, bakan, başbakan ve devlet başkanları, yazarlar, gazeteciler, istihbaratçılar, Adli Tıp görevlileri, turizmciler, hukukçular, politikacılar da vardı.

Zaten 24 Kasım 1990 tarihli Der Sipegel dergisi de, 'Kuzu Postundaki Kurt' başlıklı haberinde, askeri darbelerde Gladio'nun da büyük bir rol üstlendiğini yazıyordu.
Bütün güvenirliğini yitirmekte olan NATO, artık barış ittifakı olmaktan çıkıp 'terör ve kan' makinesi haline dönüşmek üzere. İşte CIA ve mason locaları iç içe 'Gladio'!" (Mehmet Yale, Zaman, 24 Temmuz 1992)
11 Kasım 1991 tarihli Yüzyıl dergisi ise bu gizli bağlantıları şöyle açıklamaktaydı:
Leo A. Müller'in "Gladio" adlı kitabının kapağında da NATO-Gladio bağlantısı gözler önüne serilmiş.
"İtalyan polisi yerini tesbit edebildiği halde, hatta Aldo Moro'yu kaçıran Kızıl Tugaylar'a mensup üyeler ellerindeki tutukluyu geri verebilmek için özel çaba harcayıp, isteklerinden taviz verdikleri halde, başarısız kalıyorlardı. Yıllardır ortak yolda yürüdükleri arkadaşları ve hizmetine  koştuğu devlet Moro'yu ortada mı bırakmıştı? Perdenin arkasında herşeyi kontrolü altında tutan bir el mi vardı? Aldo Moro'nun yargılandığı Kızıl Tugaylar'a ait Halk Hapishanesi'nden çıkan belgeler, İtalya'da NATO'ya bağlı gizli bir örgütün varlığını ortaya çıkardı. Bulunan belgelere ek olarak Moro'nun el yazısıyla yazdığı mektuplar da İtalya'da NATO'ya bağlı gizli bir örgütün varlığını ortaya çıkardı. Gladio, Latince kısa kılıç, pala adında silahlı bir birlik, gizli bir askeri komando örgütü olarak faaliyet yürütüyordu. Görevi terör sahnesinde tayin edici rol oynamak.

Aldo Moro'nun yaşadığı son haftalarda, ölümle tehdit edilirken, yazdığı mektuplardan birinde şunlar yer alıyor: 'Dış İşleri Bakanı olduğumdan beri belirli durumlarda gerilla faaliyetlerine karşı mücadele etmekle görevlendirilen gizli askeri bir örgütün varlığına şahit oldum.' O sıralarda Moro, Hıristiyan Demokrat Parti Başkanı'ydı. Gizli İstihbarat Şefi Vito Miceli de bu tarife tıpatıp benzeyen bir örgütten bahsetmişti. İtalyan Başbakanı P2 Locasının önde gelen isimlerinden Guilo Andreotti bu gerçeklerin bir kısmını yarım ağızla bir meclis komisyonunda doğruladı. 'İtalya'yı dış tehlikelerden koruyacak bir istihbarat ağı' diye tanımladı bu esrarlı örgütün varlığını. Geçmiş başkanlar, savunma bakanları, Gladio üzerinde tam bilgi sahibi olmamışlardı.
Venedikli inceleme hakimi Felici Casson, İstihbarat Servisi SISMI'nin dosyalarında bazı ipuçları buldu. 'SISMI' her hükümet değişikliğinde, en yüksek seviyedeki gizlilik derecesinde, yeni Roma yönetimini bir örgütün varlığından haberdar ediyordu. Yüksek seviyedeki politikacı devlet yöneticileri, iç yüzünü bilmedikleri bir gizli örgütün varlığıyla ilgili bir mektup okuyup imzalayıp geri veriyorlardı. Mektuplardan tam olarak anlaşılamayan bu komando birliği 40 kişi civarındaydı.
Casso'nun elde ettiği bilgilere göre İtalya'nın NATO'ya girmesinden sonra İtalya ve Amerikan istihbarat teşkilatları arasında yapılan bir anlaşma gereğince bir 'özel birlik' kuruldu. Bu birliğin yardımıyla 'NATO'nun yumuşak karnı', Sovyetler'in saldırılarına karşı daha iyi korunabilirdi.
Moro olayı, bu sorunun cevabına ışık tutuyor. Polis Moro'yu kurtarabilecek her türlü imkana sahip olduğu halde, politik bir tercih olarak Moro'yu kurtarmıyor ve komünistlerle Moro'nun arasını açmak mı istiyordu?
Kontrgerilla Örgütlerinin Avrupa Ülkelerindeki Adları
İtalya'da "Gladio" olan bu örgütün adı,
Almanya'da "Gehlen Harekatı",
Fransa'da "Rüzgar Gülü",
İngiltere'de "Secret British Network Revealed",
Belçika'da "SDRA-8",
Hollanda'da "NATO Command",
Avusturya'da "Schwert",
Yunanistan'da "B-8, Sheepskin"dir.
Birçok yorumcu bu olaylarda 'neo-faşist'lerin elinin olabileceğini belirtti. Sayısız bombalamadan hiçbirinin faili bulunmadı ve hiçbir olay mahkeme önünde açıklığa kavuşmadı. İstihbarat örgütünün buralarda parmağı var mıydı? Bombaların fitilini ateşleyenler içinde 'Gladio' da var mıydı? Yukarıdaki sorulardan sonra Moro'nun mektuplarından anlaşılan noktalara dönelim: Moro daha önceleri kamuoyunda duyulmamış olan NATO'ya bağlı 'anti-gerilla eylemler'den söz ediyor. Moro, milli güvenlik yetkililerinin ve istihbarat teşkilatının bile bilmediği gizli askeri eğitim kampı, bürokrasi dışı direk iş birliği, milli egemenliğin zedelenmesi, resmi NATO kumandanlığı konularındaki bildiklerini de mektubuna ekliyor. Bu örgütün bir çeşit partizan savaşına hazır olarak yetiştirildiği gibi, Sovyet casuslarının muhtemel eylemlerine karşı gerilla eylemleri yapması da öngörülüyor. Andreotti'nin 'NATO'ya paralel olarak çalışan istihbarat örgütü' açıklamasıyla, yukarıdaki tanımlar birbiriyle çakışıyor.
Andreotti, bu örgütün 1970'de dağıtıldığını açıkladı. Ancak biraz sonra daha iyi hatırlayarak 'Hayır, 1972'de' dedi. Bu hayaletin 1980'de hala yaşadığı, usta gazeteciler tarafından Andreotti'nin ağzından alındı. Böylece o da örgütün şimdi bile yaşadığını açıkladı ve özellikle, yüksek sesle bağırdı: 'Bu işten savaş sonrası bütün Başbakanlar haberdar edilmiştir'."
Şimdi herkes bu skandaldan yakasını kurtarmaya çalışıyor. Bu atışmalar arasında neo-faşistlerin, aşırı sağcı terörist grupların NATO bağlantılı olarak silah ve cephanelerle donatıldığını öğreniyoruz.
Yunanistan'da İtalya'daki Gladio benzeri kontrgerilla örgütünden, 1984 yılında göreve başlarken haberdar edildiğini daha önce söylemesine rağmen, 84'e kadar var olduğunu Te Nea adlı muhalefet gazetesine eski Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu açıklıyordu. Milli hakimiyetle bağdaşmayan bu örgütün gizli kapaklı ilişkilere dayandığını ve her yeni katılan NATO üyesine imzalatılan anlaşma çerçevesinde kurulduğunu, böylece bu karanlık şebekeye her türlü eylem için açık çek verildiğini sözlerine ekledi." (Yüzyıl, 11 Kasım 1990)
"İlk aşama NATO ülkelerinde 'Gladio' yapılarının kurulmasıydı (Ellili ve altmışlı yıllarda) İkinci aşama 'Gladio' yapılarının saklanması ve biçimlenmesinin yanında; etkin politikacıların rüşvetle susturulması ve elde edilmesiydi. Panorama'nın haberine göre yetmişli yılların sonunda CIA bunun için sadece İtalya'ya 60 milyon dolar aktarmıştı. Tüm Avrupa'ya dağıtılan ise 200 milyon doların üstündeydi. Üçüncü aşama 'etkin ajanların' eğitilmesi ve yerleştirilmesi, ekonomide ve siyasette, ama özellikle medyada ve iş dünyasında düşünce liderlerini, yoldan çıkmış politikacı ve hükümetleri sıkıştırmak, bazen ABD dostu politikaya yönelmek ve bunu talep etmekti." (Gladio, Leo A. Müller, sf. 39) 
L'Espresso dergisi Gladio'yu kapak yapmıştı.

"Fransız Gladio temsilcisi, İtalyan enformasyonlarına göre, Ekim sonunda NATO gizli servislerinin Brüksel'deki oturumlarına katılmıştı. Mitterand'ın sıkı dostlarından biri olan François de Graussoure, Fransız 'Gladio' örgütünün kuruluşunda bulunmuştu." (Gladio, Leo A. Müller, sf.44)
"İngilizlerin yardımlarıyla oluşturulan 'Glaive' adındaki Belçika Gladiosu 1949 yılı başından beri SGR askeri gizli servisinin alt bölümü olan SDRAB'nin koruması altında kurulmuş bulunuyordu. Sivil 'Glaive' nüvesi sekiz aktif ve on emekli subaydan oluşuyordu. SGR Şefi Tümgeneral Raymond van Calster Kasım'da tüm Avrupa Gladiosu'nun iş başındaki yöneticisiydi. Raymond Brüksel'deki ACC kurmaylar konferansını da yönetmişti.

Belçika'daki 'Glavie' nin ortaya çıkışı, Belçika'da seksenli yıllarda sorumlusu belli olmayan terörist darbelere askerlerin katıldığını düşündürtmeye başlamıştı. 'Brabant katliamcısı' olarak ün salan terör örgütü 'Savaşan Komünist Hücreler' ilk başlardaki gibi Brüksel Gladio yönetici çevresinin 'Clandestine Coordination Commitee' (Gizli Koordinasyon Komitesi) nin benzeri 'CCC' kısaltmasıyla aynı olduğunu göstermişti." (Gladio, Leo A. Müller, sf.45)
"İsviçre'de NATO'ya bağlı bir yer altı ve provokasyon örgütü olarak çalışan ve varlığından İsviçre Federal Parlamentosu'nun dahi haberdar olmadığı gizli terör ordusu P-26 ve buna bağlı olarak çalışan gizli haber alma teşkilatı P-27 feshedildi. Bu arada İsviçre'deki Gladio'nun uzantısı olan örgütlerin bütün vatandaşları fişlediği, vatandaşlar hakkında İngiltere ve ABD'nin İsviçre Federal Parlamentosu'ndan daha çok bilgiye sahip olduğu ve kuruluş mensuplarının devamlı olarak İngiltere'de eğitildikleri de gün ışığına çıktı.

Avusturya'da Kontrgerilla'nın organizatörü eski İç İşleri Bakanı Franz Olah'dı. CIA'den para ve silah yardımı alıyordu." (L'Espresso, 1 Eylül 1991)
Üstelik Gladio'nun emir-komuta zinciri Mossad'a kadar uzanıyordu:
"Almanya'daki kontrgerilla hareketi Gehlen Organizasyonu, savaş sonrası dönemde istihbarat toplamak üzere kurulan bir örgüt. Örgütün başı Reinhard Gehlen, CIA yoluyla ABD'den destek alıyor. Bu örgüt için çalışan Alman yetkililerden biri Nasır'ın danışmanlığını yapıyor. Gereken bilgileri yetkililere aktarıyor. Organizasyonda İsrail'le bağlantıdan haberi olan çok az kişi vardı. Bağlantılar daha ileriki safhalarda Fransız İstihbarat Servisi'ndeki Mossad ajanına haber verilerek Paris'te yürütüldü. Fransa bir NATO üyesiydi ve bu Mossad ajanının da NATO ülkeleri arasında askeri istihbarat edinme yolları vardı." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.142)

"İngiliz yazar Sefton Delmer şöyle diyor; İsrail öyle bir pozisyondadır ki, Mısır'la Federal Almanya arasındaki belgeleri ele geçirebilmektedir. Bundan hiç şüphem yok. Üstelik İsrail'in bu iki ülkede de elçiliği yok.
"İsrail, Gehlen Organizasyonu'yla sadece Mısır hakkında bilgi toplamıyor, aynı zamanda Batı Alman İstihbaratı'nın işleyişini ve CIA'yle sağlam bağlantılarını da inceliyordu." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.145)
"Mossad hesabına çalışan BND şefi Reinhard Gehlen, ellilerde, Soğuk Savaş sırasında Amerikalıların en önemli adamıydı. 1953'te Berlin direnişi ve 1956'da Macaristan olayları gibi pek çok devrimin organize olmasına yardımcı oldu. Ayrıca Sovyetler Birliği'ne yüzlerce ajan soktu." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.149)

Gladio Nasıl Ortaya Çıktı?

"Kontrgerilla örgütünün İtalya'daki karşıtı Gladio'dur. Gladio kılıç anlamına gelen gladyatörden türetilmiştir. Bu örgütün hünerleri İtalya'da ortaya çıktığı zaman istihbaratçılar 'süper NATO', 'paralel NATO' ve benzeri tanımlamalarla CIA'i maskelemek istediler.
Ama daha sonra yapılan açıklamalardan örgütün CIA'in destek ve denetiminde olduğu ortaya çıktı." (Milliyet, 18 Kasım 1990), (Cumhuriyet, 11 Kasım 1990)
"3 Mayıs 1988 günü üç İtalyan Jandarması, Kuzey Sagrola yakınlarında Peteano köyünde, kuşkulandıkları bir araçta arama yapmak için bagajı açtıklarında, arabada meydana gelen patlama sonucu ölmüşlerdi. Bu olaydan sonra, Kuzey İtalya'da bir dizi operasyon sonunda, kırsal alanlarda toprağa gömülü 127 silah, tahrip kalıbı ve patlayıcı madde deposu ortaya çıkarılmıştı.
Venedikli Savcı Felice Casson, bulunan silah ve patlayıcı madde depolarının İtalyan gizli servisi SISMI'nin denetiminde olduğunu saptadı. Jandarmaları öldüren üç neo-faşisti ömür boyu hapse mahkum ettirdi. Ancak, bir generalle bir yarbayın soruşturmayı saptırmaya çalıştıklarının farkına varınca, tıpkı Yunanistan'da Lambrakis'in öldürülmesi olayında olduğu gibi, İtalya Başbakanı Andreotti'ye gizli servis arşivlerini incelemek için başvuruda bulundu ve başvuru belgesinin bir kopyasını da Parlamento Güvenlik Komisyonu'na gönderdi.
Ocak 1990'da yaptığı başvuruya uzun süre yanıt alamayan Casson, işin peşini bırakmadı. Sonuçta, 20 Temmuz 1990'da Andreotti ile görüşerek İtalyan İstihbarat Servisi'nin arşivine girmeyi başardı. Yaptığı araştırma sonucunda Gladio'nun 1956 Kasım ayında İtalyan ve Amerikan gizli servisleri tarafından Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'ndan gelecek bir istila olasılığına karşı, bir direniş örgütü çekirdeği oluşturmak için kurulduğunu saptadı. İtalyan Anayasası'na göre uluslararası anlaşmaların meclis tarafından onaylanması zorunlu olduğu halde, 26 Kasım 1956'da CIA ile Sifar (Sifar: O dönemdeki İtalyan istihbarat örgütünün simgesiydi) aracılığıyla, üsler ve silah depoları oluşturulması, yüzlerce kişinin kontrgerilla savaşı için eğitilmesi amacıyla gizli ve yasa dışı bir örgüt kuruluyordu.
1956 yılında asker-sivil karışımından oluşan örgütün eğitim kampları ve üsleri Sardunya adasında kurulmuştu. Savcı Casson'un incelemelerinden kuşkulanan SISMI Başkanı, Amiral Martini, değişik yolları deneyerek Casson`un çalışmasını engelliyordu. Bunun üzerine Casson, Parlamento Terör Komisyonu'na yazdığı bir mektupla Amiral Martini'yi şikayet etti ve çalışmalarını sürdürdü.
Panaroma dergisinin 20 Ocak 1991tarihli sayısında, Gladio tarafından örgütlenen kontrgerilla birliklerine geniş olarak yer verilmişti.
Köşeye sıkışan Andreotti gizli örgütü açıklamak durumunda kaldı ve böylelikle tüm Avrupa ülkelerini kapsayan Gladio Skandalı patlak verdi. Bu arada savcı Casson, İtalya Cumhurbaşkanı Cossiga'yı da, işe bulaşmış gördüğü için tanık olarak dinlemek üzere soruşturma kapsamına aldı. İtalya yasalarına göre cumhurbaşkanlarının sorgulanması mümkün olmasına karşın, Cossiga ifade vermekten kaçındı. Çünkü yıllardan bu yana Hıristiyan Demokrat Parti, CIA dolarları ile beslenmektedir. Aldo Moro'nun katledilmesine kadar uzanan tertiplerin içinde bulunma olasılığı bulunan kişilerin, söyleyecekleri sözleri bulunmaktadır kuşkusuz. İtalya'da da gerek Gladio gerekse SISMI ve hatta P2 Mason Locası CIA'den maddi destek görmüş ve CIA ile iç içe çalışmışlardır. Örneğin neo-faşistlerce gerçekleştirilen Bologna istasyonunun bombalanması olayında 80 kişi ölmüştür. Bu olayın soruşturmasını saptırmaya çalışan SISMI Başkan Yardımcısı General Musumici mahkum olmuştur. CIA görevlisi Richard Erenneke Licio Gelli başkanlığındaki P2 Mason Locasına, bazen ayda 10 milyon dolara kadar ulaşan maddi yardım yapıldığını açıklamıştır. Günümüzde P2 Locasının yasa dışı faaliyetleri ortaya çıkmış bulunmaktadır." (Özel Savaş Terör ve Kontrgerilla, Talat Turhan, sf.48-49)
"İtalya'da Gladio olayı dalgalanmaya terk edildi. Bir yıl sonra İtalya Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga, 'son yirmi yılda meydana gelen, suçluları bulunmayan 18 davanın rafa kaldırılmasını' istedi. Gladio olayını ortaya çıkaran Savcı Casson şimdi bazı çevrelerce ''Terbiyesiz savcı' diye adlandırılmaktadır." (Hürriyet, 14 Kasım 1991)
21 Mart 1991 tarihinde çok ilginç bir şey daha olmuştu. İtalya Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga, İtalyan Radyo Televizyon Kurumu'nun (RAI) üçüncü kanalındaki 'Cose La Patria' (Vatan Nedir?) programında yaptığı on beş dakikalık konuşmasında, hem NATO'nun gizli terör örgütü Gladio'yu hem de mason locası P2 mensuplarını, vatan aşkıyla yanıp tutuşan milliyetçi ve vatanseverler ilan ediyordu. Ona göre, asıl ihanet şebekeleri devlet ve millet düşmanları, Gladiocu ve mason olmayanlardı!
"Gladio tarafından öldürülen Aldo Moro'nun amacı, mason locasız, mafyasız dürüst bir hükümet kurmaktı." (Nokta, 25 Kasım 1990)

P2-Muhafazakarlar-Hıristiyan Demokratlar-Gladio

"P2 ile Round Table, Rotary, Lions kulüpleri ve Sanayi Odaları arasında yakın ilişki vardır." (The Brotherhood, Stephan Knight, sf.131)
İtalya'da P2 locası, gizli servislerle iş birliği içinde çalışarak, çok kısa bir zamanda İtalyan siyasi yaşamı üzerinde etkin bir kontrol oluşturup, P2-Hıristiyan Demokratlar-Gladio üçgenini kurmuştu. Bu üçgene en büyük yardımcı olarak İtalyan Sanayici ve İş Adamları Derneği, Lions kulüpleri ve benzeri dernek ve kuruluşlar kullanılmıştı. P2 Locasındaki generaller, tüm NATO ülkeleri nezdinde kurulan kontrgerilla teşkilatlarından biri olan Gladio'nun mason localarından aldığı talimatlar doğrultusunda, eylemlerini gerçekleştirmesi ve bu eylemlerin örtbas edilmesi görevlerini üzerlerine almışlardı. Savcılar da P2 tarafından kendi çıkarları doğrultusunda karar vermeleri için kullanılmış, buna yanaşmayan savcılar ise Sicilya'ya atanarak, haklarında ölüm fermanları verilmişti.
"CIA'den önceki ABD gizli servisi OSS'nin gizli dosyaları, gizli bir masonik kuruluş olan ve İtalya'nın pek çok seçkin kişisini içine alan P2 Mason Locasının eline geçti. CIA ve P2 arasındaki adam Micheal Sindona idi ve bu kişi CIA'in İtalyan seçimlerine pompaladığı 65 milyon doları götüren kişi idi. Sindona, Nixon hukuk firması ve John Mc Cottrey ile bağlantıda idi." (New World Order, A Study in the Hegemony of Parasitism, Eustace Mullins, sf.111)
"Güvenilir kaynaklarda İtalya'da Hıristiyan Demokrat Parti ve Liberal Parti'nin CIA ile ilişkide bulunduğu belirtilmektedir." (American Foreign Policy, Charles W. Kegley, Jr. Eugene Wittkopf, sf.109)

"İtalya'da ortaya çıkarılan P2 Mason Locasının Gladio ile bağlantısı saptanmıştı. Locanın Başkanı Licio Gelli'nin notlarında P2'nin NATO üyesi ülkelerde ve Ortadoğu'da üyeleri olduğu bilgisi yer alıyor. Kontrgerillanın yükselişi ile masonların etkisinin artması paralel gelişiyor." (2000'e Doğru, 20 Aralık 1992)
"P2 Mason Locası lideri Licio Gelli, darbe girişimine hazırlık olmak üzere terör olaylarını örgütlemekten yargılanmıştı." (Milliyet, 12 Nisan 1988)
P2 Mason Locası üstadı Gelli ve İtalyan İstihbarat örgütü görevlileri İtalya'da, terörü yönlendirdikleri için mahkum oldular.
"Masonların tüm dünyada iktidara, kapitalizmin uluslararası örgütlerine, finans kuruluşlarına, Silahlı Kuvvetlere, güvenlik ve istihbarat örgütlerine girdikleri ve bu örgütleri kontrol altına alıp yönlendirmeye çalıştıkları bilinmektedir." (Doruk Operasyonu, Talat Turhan, sf.37)

Gladio: Masonluğun Yasa Dışı Sokak Gücü

P2 Mason Locası açıklanan tek masonik kontrgerilla şebekesiydi. Fakat masonluğun sırlarını korumaktaki ustalığı düşünülürse, P2'nin bir istisna değil, diğer ülkelerdeki localara bir örnek olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla kontrgerilla, masonluğun yasa dışı sokak gücü olarak karşımızda şekillenmektedir.
Masonluk kontrgerilla ile alt örgütlere inebilmektedir. Bu örgütlenmeler arasında Adli Tıp, savcılık ve emniyet gibi önemli kademeler de vardır. Dünyanın pek çok yerinde Mossad-masonluk-kontrgerilla zincirinin bu kademelerde ezici güçleri mevcuttur. Kontrgerillanın temel özelliği ise aynen masonluk gibi halka kapalı olmasıdır. Bu gizlilik, zaman zaman masonlar tarafından ancak "gerektiği kadar" deşifre edilmektedir. Masonluk kontrolü dışında kontrgerillanın kendi kendini deşifre etmesi ise asla söz konusu değildir. Devletlerin kontrgerillayı açıklaması da mümkün değildir. Zaten genelde, kontrgerilla hakkında soru sorulan kişiler de bu zincirin içinde yer alan kişiler olmakta, dolayısıyla doğru bilgiye ulaşmak imkansızlaşmaktadır. Bunun en iyi örneklerinden biri, "Kontrgerilla açıklansın" diyen P2 Locasının önde gelen isimlerinden İtalya Başbakanı Andreotti ve yine "Kontrgerilla vardır" diyen P2 Locası üstad-ı azamı Gelli'dir. Aldo Moro, savcı katliamları ve benzeri cinayetlerin faili P2 Locası, yalnızca kontrgerillayı inkar etmek değil, aynı zamanda masonlukla bağlantısız göstermek uğraşındaydılar. Bu da masonların "gerektiği kadar deşifre etme" yöntemlerinin önemli bir parçasıydı.
Çeşitli kaynaklarda bu yasa dışı örgüt şu şekilde tanımlanmaktadır:
"Dolaylı saldırıları önlemek için politik, ekonomik ve askeri bir sırra yardımlar yapılmalıdır. Askeri yardımların ilk hedefi, mahalli silahlı kuvvetlerin eğitimi ve silah donatımı olmalı... Mahalli kuvvetlerin eğitimi, partizan savaş ve taktikleri ile, karşıt savaş taktiklerinin öğretilmesi esasına oturtulmalı. Bununla beraber pratikte görüldüğü gibi, sadece mahalli kuvvetlere bel bağlanamaz. Amerikan silahlı kuvvetlerinin de bu harplere katılması gerekmektedir... Mahalli kuvvetlerin bütün komuta ve idari organları Amerikan uzmanları tarafından kontrol edilmeli. Fakat bu kontrol işleri o ülke kamuoyundan gizli tutulmalı." (Deterence and Defense, Indirect Agression bölümü, G. Soyder, sf.231-238) ve (Amerikan Harp Doktrinleri, sf.311)

Gladio-Terör Örgütleri İlişkisi

"FM 30-31B adlı dosyada Amerikan İstihbarat Örgütleri'nin birçok ülkede aşırı solun içine özel eylem grupları sızdırarak terör hareketleri düzenlediği bildiriliyor. Anarşi, terör örgütlerine sızan bu özel ajanlarla şiddetlendiriliyor." (Günaydın, 1 Ekim 1979)
Dünyanın hemen her yerinde sayısız terör örgütü faaliyet içindedir. Ama bunlar nedense çeşitli istihbarat servislerinin bütün çabalarına rağmen (!) bir türlü tam anlamı ile engellenemezler. Zaman zaman bu terör örgütlerinin birbiriyle bağlantılı olduğu ortaya çıkar, "uluslararası terörizm"den bahsedilir. Kimi zaman da bu örgütlerin Mossad'ın hesabına çalıştığı bilgisi gündeme gelir, ama nedense hemen bu "zararlı bilgiler" hasır altı edilir ve kamuoyuna unutturulur
Gladio, faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde hem sağ hem de sol görüşlü terör örgütlerini yönlendirerek terörizmi tırmandırmaktadır. (Hürriyet, 14 Kasım 1991)
.
Aslında bunlar bir gerçeği ortaya koymaktadır: Anarşist örgütlerin bazılarını, bir kısım istihbarat servisleri ve bunların uzantısı olan kontrgerilla kurmaktadır. Bu örgütlerin ihtiyaç duyduğu istihbaratı da, parayı da sağlayan bu zincirdir. Kontrgerilla himayesi dışında söz konusu anarşist örgütlerin yaşaması ise mümkün değildir. Bu örgütleri, ihtiyacı kalmadığında ortadan kaldırmayı da üstlenmiş olan kontrgerilla, dünyadaki sağ-sol pek çok önemli terör örgütünü yönetmektedir. Zaten yüzlerce kişiden oluşan bir gizli örgütün böyle bir koruma kalkanı olmadan, halkın ve güvenlik güçlerinin gözünden kaçması mümkün değildir. Kontrgerilla, himayesinde olan terör örgütlerinin istihbarat ve koruma görevini de yürütür. Haklarında yapılan ihbarları gizler (izleme, takip, vs. gibi bahanelerle), zaman zaman uygun gördüğü tarihlerde uygun aralar ve uygun şartlarda bu örgütlerin içinden katledilenler de olabilir. Öldürülenler arasında en alt militan kesimden olabileceği gibi en üst kademelerden de isimler yer alabilmektedir.
Masonluğun yasa dışı sokak gücü konumundaki kontrgerilla, komünizm ve faşizmi de kullanmaktadır. Komünist ya da faşist ideolojiye bağlı militanlar, kendilerini kısa sürede kontrgerilla alanında bulmaktadırlar. Çünkü her militanın, genişçe örgütlenmeye her terör örgütünün gelişmiş bir istihbarata gereksinimi vardır. Özellikle devlet teşekküllerinde kendileri hakkında yer alan bilgiyi öğrenmeleri gerekir. Aynı şekilde örgütün de, işlediği cinayetlere göz yumulmasına, cephanesinin saklanmasına, adamları yakalandığında hapishaneden kaçırılmalarının sağlanmasına ihtiyacı vardır. İşte kontrgerilla bu imkanları sağlar.
Günaydın, 1 Ekim 1979
İtalyan kontrgerillası Gladio, sözde milliyetçi ve vatansever olduklarını iddia eden sokak serserilerine, mafya takımına, para ve sadist zevklerini tatmin edecek ortamı fazlasıyla sağlamaktadır.
14 Kasım 1991 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan bir haberde Gladio ve terör örgütleri bağlantısını açıkça ortaya koymaktadır:
"İşine geldiği zaman sağ terör örgütlerinin, işine geldiği zaman da sol terör örgütlerinin içine sızan, sonra da bu örgütleri birbirine düşüren, bu örgütleri kullanarak terör olaylarını kışkırtan ve bunlara ayrı ayrı sabotajlar yaptırtan Gladio'yu köşeye sıkıştırmak imkansızlaştı."

CIA ajanı David Galula ise konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:
"...İlk adım, şuursuz terörizm: Şuursuz terörizmden maksat ayaklanma hareketleri ve sebepleri için fazla alaka toplamak ve halkın dikkati bir defa çekildikten sonra gizli olarak bulunan tarafları cezbetmektir...
İkinci adım, seçilmiş terörizm: Seçilmiş terörizm çarçabuk, şuursuz terörizmi takip eder. Bundan maksat isyanı bastırmakla görevli olan tarafı halktan uzak tutmak, halkı mücadeleye sokmak ve asgari olarak halkın pasif suç ortaklığını temin etmektir.
Bu da memleketin muhtelif yerlerinde bazı kimseleri, hala en yakın teması olan küçük rütbeli hükümet memurlarını, polis, postacı, belediye reisi, belediye meclis azası ve öğretmen gibi insanları öldürerek yapılır. 'Yunanistan'da giriştiği sansasyonel saldırılarla kendisinden söz ettiren '17 Kasım Terör Örgütü'nün askeri silah ve teçhizat kullandığı ve askeri personeli bünyesinde istihdam ettiği ileri sürüldü. Bu ipuçları örgütün Kızıl Tugaylar gibi kontrgerilla olduğu iddialarını gündeme getirdi." (Zaman, 7 Kasım 1991)

Gladio Örgütlenmesinde Kimler Görev Alır?

Mason locaları, faşist örgütler ve Mossad ile iç  içe faaliyet gösteren Gladio örgütlenmesi, güçlü bir istihbarat bağlantısını gerçekleştirmek için aşağıdaki kişileri bünyesinde barındırır:
"FM 31-16 simgeli Counter Guerilla Operations (Kontrgerilla Harekatları) adlı Amerikan Talimnamesi'nin 34. sayfasında, az gelişmiş ülkelerdeki 'Temizlik Harekatı'nın gerçekleştirilmesi için, kontrgerilla örgütlenmesinin içinde, ACC (Bölge Koordinasyon Merkezi) emrinde de görevlendirilecek şekilde kimlerin birlikte sunulacağı belirtilmekte ve ek olarak CMAC (Civil Military Advisory Committee), Sivil- Asker İstişare Komite'sinin kurulması da önerilmektedir. Böyle bir örgütlenme içinde bulunması gereken kişiler anılan talimnameye göre:
1) Yerel polis müdürü
2) Okul idaresi ve  müdürleri
3) Önde gelen din temsilcileri
4) Yargıçlar ve hukuk temsilcileri
5) Sendika lideri veya liderleri
6) Etkili basın yayın organlarının yayımcıları
7) Büyük iş ve ticaret kuruluşlarının temsilcileri
8) Diğer etkili kişilerden oluşmaktadır.
Kontrgerilla örgütlenmesinin boyutu bu denli geniş kapsamlıdır. İtalya'da Gladio adlı kontrgerilla örgütlenmesinin P2 Mason Locası ile ilgisini gösteren haberi, bu konuda iyi bir örnek oluşturmaktadır." (Kontrgerilla Cumhuriyeti, Talat Turhan, sf.34)

Basın-MOSSAD-Gladio İş Birliği

Bazı basın organları ve kontrgerilla, dünya çapındaki önemli eylemlerin, flaş haber şeklinde yayılması veya örtbas edilmesi, suçluların deşifre edilmeden gizlenmesi ve yalan haber yayılmasında iş birliği yapar. Kontrgerilla eylemi gerçekleştirir, etkisini kontra-basın yapar. Kontrgerilla bomba patlatır, kontra basın sansasyonunu ayarlar. Suçluyu suçsuz, ahlaklıyı ahlaksız gösterir, uyuşturucu kaçakçısından bahsetmez, bu suçlamaları masum kişilerin üzerine yıkar. Kontrgerillanın gerçek hedefi, kendilerini engelleyecek güç olarak gördükleri samimi dindar insanlar ve samimi gerçek vatanseverlerdir. Basın da en önemli silahlarıdır. Gerçek milliyetçiler ve dindarlar pek çok iftiraya maruz kalırken, kontrgerilla ve yandaşları, en önemlisi hepsini idare eden mason çevre entelektüel, aydın, vatansever tabaka olarak adlandırılır. Bu telkin dünyanın önde gelen basın-yayın kuruluşlarında bu şekilde verilerek, kitle propagandası yapılmış, halk bu şekilde belli bir düşünceye itilmiş olur. Kontra-basın çok saldırgandır, kolaylıkla iftira atar, kendilerinin her zaman haklı ve doğru oldukları imajını verirler. Yalan haber yayma aracı olan bu kuruluşların sahiplerine göz attığımızda, herşey daha da iyi şekillenmektedir.
Basın kralı Mossad ajanı Maxwell, diğer basın kralı Rupert Murdoch, İtalyan basın kralı  Benedetti, NBC, ABC televizyonları, New York Times'dan Arthur Sulzberger gibi basın ve televizyon kuruluşlarının önemli isimleri ile gizli servisler arasındaki ilişkiler dikkat edilmesi gereken bir konudur.