9 Ağustos 2015 Pazar

Ortodoks Cephesi

Bosna'daki katliama Batı'nın uzun süre hiçbir müdahalede bulunmaması, dünya basınında "Yeni Dünya Düzensizliği" olarak yorumlandı.
Fransız düşünür Jean Baudrillard, Yeni Düzen - Bosna ilişkisini şu şekilde tanımlamaktaydı:
"Şimdi (Yeni Dünya Düzeni ile birlikte) bir tür dünya polis devleti sistemine geçiliyor. Polis kontrolünün iyice yaygınlaşması bu. Yani heterojen olan, baş kaldıran, karşı duran herşey elimine edilecek. Örneğin Bosna-Hersek'teki etnik arındırmanın altında da bu var. Politik olarak sözde ideal Yeni Avrupa'nın tek politik eylemi, Müslümanları elimine etmek oldu." (Nokta, 30 Mayıs - 5 Haziran 1993)
Bosnalı Müslümanları acımasızca katleden, bu katliamı organize eden ve buna destek verenlerin, Bosna'nın ardından neler planlandığı ise bir başka önemli sorudur. Bosna Savaşı'nı takip eden dönem içerisinde yeni bir güç merkezi, bir "Ortodoks Cephesi" oluşturulmuştur. Ortodoks geleneğinin kimlerle iş birliği yaptığını hatırladığımızda ise olay daha da ilginç bir boyut kazanmaktadır. Masonluk-Ortodoksluk iç içeliği, "Masonlar Sözlüğü"nde şu şekilde ifade edilmektedir:
"Hiçbir Ortodoks  Kilisesi masonluğu dışlamamıştır. Hatta Sırbistan'da, Romanya'da ve Bulgaristan'da birçok Ortodoks rahip hatta yüksek rütbeli din adamı 'Nur-i Ziya'ya (mason literatüründe bir kişinin locaya katılmasına verilen sembolik ad) kavuşmuştur." (Dictionnaire de la Franc-Maçonnerie, Daniel Ligou, sf.876)
Günümüzde de "Ortodoks Cephesi" kendine sağlam destekçiler bulmuş durumdadır. Bu durum, Yunan lobisinin İngiliz The Guardian gazetesinin 11 Aralık 1992 tarihli sayısında yayınladığı tam sayfa "açık mektup"ta belli oluyordu. "Avrupa Topluluğu'nun Devlet Başkanlarına ve Hükümetlerine" diye başlayan mektupta, Yunan lobisi, paranoyak saplantısı durumuna gelmiş olan "Makedonya'nın Makedonya ismiyle tanınmaması gerektiği, bunun Yunanistan'a ait bir ad olduğu" tezini savunuyordu. Mektupta bu konuda çeşitli "neden"ler sıralandıktan sonra, önemli bir "otorite"den, Henry Kissinger'dan şu alıntı yapılıyordu: "Yunanlıların bu ismin (Makedonya) kullanılmasına karşı çıkması bence tümüyle haklıdır. Neden mi? Çünkü ben tarihi biliyorum ve tarih bunu söylüyor."
Ortodoks Cephesi bunun dışında da bazı ilginç bağlantılar kurmaktadır. 1993 Nisanı'nda Yunanistan, Sırbistan, Rusya ve Ermenistan'dan Ortodoks Kilisesi liderlerinin, Atina'da İsrailli heyetle yaptığı görüşmeler (Şalom, 21 Nisan 1993), pek çok kaynak tarafından bazı tehlikeli gelişmelerin habercisi olarak değerlendirildi.
Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, "yeni düzenin konuyla ilgili planları"ndan şöyle söz etmektedir:
"Türkiye kendisine dayatılan koşulları kabullenmezse İstanbul'da bir Beyrut, Anadolu'da da bir Bosna-Hersek oluşturuluverir. Avrupalı tekeller, konvansiyonel silahlarla sürdürülecek ve bir türlü (!) sona erdirilemeyecek olan iç savaşların ne denli karlı olduğunu bizden iyi biliyorlar. 60 milyonluk Türkiye -üstelik  Müslüman-Avrupa için çok fazladır... Türkiye en geç Eylül-Ekim'de, Avrupa'da, Balkanlar'da ve Türkiye'de çok etkili olacak bazı olaylara kendini hazırlamalıdır. Özellikle İslamcı çevreler çok dikkatli olmalıdırlar." (İzlenim, Temmuz 1993)
Bu bilgiler, yeni düzenin patronlarının, Balkanlarda oluşan "Ortodoks Cephesi"ni, Sırp-Yunan-Rus-Ermeni ittifakını, Türkiye'ye karşı kullanmayı deneyip-denemeyecekleri sorusunu gündeme getirmektedir. Acaba Sırp liderlerin ağızlarından düşürmedikleri "Osmanlı Mirası" tümüyle ortadan kaldırılmak istenecek midir? Sırpların "Od Yadrana do İrana neçe biti Muslimana" (Adriyatik'ten İran'a kadar Müslüman kalmayacak!) sloganı uygulamaya konacak mıdır? Zaman içinde tüm bu soruların cevabı birer birer ortaya çıkacaktır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, haksızlığa, adaletsizliğe, acımasızlığa, saldırganlığa dayalı olan hiçbir düzen Allah'ın izni ile başarılı olamayacak, hedefine ulaşamayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder