II. Dünya Savaşı'nın hemen ardından, Yugoslavya'da yaşayan Müslüman topluluk Tito'nun komünist rejimiyle karşı karşıya kaldı. "Özyönetim"i ile Rus-ABD ekseni dışında üçüncü bir yol tutan, Mısır'ın mason lideri Nasır ile birlikte Bağlantısızlar Hareketi'nin liderliğine soyunan Tito kimdi? Tito'nun bağlantıları hakkında fazla bir bilgi yok. Ama asıl ismi Josip Broz olan bu liderin kendine seçtiği "Tito" takma ismi oldukça dikkat çekicidir. Profesör Hikmet Tanyu'nun hazırladığı "Tevrat Terimleri Sözlüğü"nde Tito kelimesi hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
"TİTO: Harodim Reislerinin Prensi. Süleyman'ın mabed işçileri üzerine tayin ettiği şefler bu isimle anılıyorlardı. Tito'nun mabed şefi veya Prensi olduğundan bahsediliyor."
Zaman zaman Tito'nun birliklerine karşı savaşan Çetniklerin, savaş sonlarında Tito'ya katılmaları ilginçti:
"Krala sadık, Sırp çetniklerle Josip Broz Tito'ya bağlı komünist partizan hareketi arasında çarpışmalar oldu... Fakat daha sonra bazı Çetnik grupları komünistlere katıldı." (Etnische Sauberung, Völkermord, Für Grobserbien, Von Tilamn zülch, sf.15)
Tito, II. Dünya Savaşı'nın ardından Yugoslavya'yı yeniden kurmuş, bir devletler federasyonu oluşturmuştu. Fakat bu federasyon içinde Müslüman Boşnaklar ve Arnavutlar, en düşük statüde tutulmuşlar, 'kurucu millet' olarak tanınmamışlardı.
Mason Çetnik ideoloğu olan Vasa Cubriloviç, Tito'dan büyük destek alan isimlerin başında geliyordu:
"30'lu yıllarda, 'Büyük Sırbistan' ideoloğu olarak bilinen Vasa Cubriloviç, yazılarında Bosnalı Müslümanlara ve Arnavutlara olan nefreti alevlendirmeye başladı. Ancak bu faşist düşüncelerine rağmen Tito tarafından Bakan yapıldı..." (Etnische Sauberung, Völkermord, Für Grobserbien, Von Tilamn zülch, sf.16)
Tito döneminde süren İslam aleyhtarı propaganda ve baskılar da Belgrad Locası'nın kararlarına uyuyordu. "İslam'ın Avrupa'daki son halkası" olarak değerlendirilen Boşnaklar bu dönemde de potansiyel tehlike olarak görüldü ve yine asimile edilmeye çalışıldı. Bosnalı Müslümanların İkinci Dünya Savaşı'nda uğradığı soykırım, Müslümanların bilinçlenmesi tehlikesini doğurabileceği için, Tito rejimi tarafından adeta unutturulmuştu:
"Bir Sırp-Karadağ egemenliği halini almış olan komünist rejimde Müslümanların trajik geçmişleri unutturulmuş ve adeta konuşulmaması gereken bir konu olmuştu. Sanki hayatını kaybeden Müslümanlar diğer milletlerin bireylerinden daha az değerli ve daha az insanlarmış gibi, gerçeğin kasıtlı olarak gizlendiği düşüncesi akla geliyor. Yüzlerce, binlerce çocuk, kadın, yaşlı, her yaştan Müslümanın vahşice katledildiği çok sayıdaki infaz alanları, sadece Müslüman ve etnik olarak farklı oldukları için öldürülen masum insanlara dahi en ufak saygı duyulmaksızın unutturuldu." (A Survey of The History of Genocide Against The Muslims in The Yugoslav Lands, Prof. Mustafa İmamoviç, sf.57)
Müslümanları asimile etmeye yönelik çalışmalar, Tito rejiminin temel politikası durumundaydı:
"Müslümanlar, büyük bir çoğunluğu ll. Dünya Savaşı sırasında öldürülmüş olmalarına rağmen, varlıklarını savaş sonrasındaki on yılda sayısal çoğalma ve zihinsel gelişme ile kanıtladılar. Bu gelişme, kültürel-politik varlıklarının inkarının ve manevi varlıklarının tahribinin sistematik bir şekilde uygulanmasına rağmen oldu. Eğitim müfredatı o şekilde planlanmıştı ki, komünist hakimiyetindeki 45 yıl boyunca Müslümanlar okullarda kendileri, soyları, geçmişleri, edebiyatları ve genel manevi ve maddi mirasları hakında hiçbir şey öğrenemiyorlardı. 1945'ten sonraki yıllarda Müslüman dini liderlere zulmedildi, çoğu hüküm giydi. Onlarca yıl boyunca, Müslümanların kutsal ve diğer yapıları yıkıldı, mezarlıkları parçalandı, eski Müslüman Boşnak kentlerinin mimari ve şekilsel yapısı tahrip edildi ve Müslüman sokaklarının biçimleri değiştirildi. Kısaca amaç, Müslümanları sözde Yugoslavya'nın, fakat aslında Büyük Sırbistan'ın kültürel-politik tabanı içinde asimile ve yok etmekti. Müslümanlar ellerindeki bütün güçleriyle, bu baskılara karşı çıktılar." (A Survey of The History of Genocide Against The Muslims in The Yugoslav Lands, Prof. Mustafa İmamoviç, sf.75)
Önde gelen bir Bosnalı Müslüman'ın, Tito dönemi ile ilgili yaptığı bazı yorumlar oldukça ilginçti:
"Tito döneminde tüm ordu Sırpların elindeydi. Ordu generallerinin %80'i Sırptı. Bu ordu ise Avrupa'nın en büyük dördüncü ordusuydu. Bize sürekli olarak Sovyet tehdidi ile karşı karşıya bulunduğumuz, bu nedenle dev bir ordumuzun olması gerektiği söylenirdi. Ama ilginç olan, Amerika'nın Truman döneminde yaptığı 'Yugoslavya'ya yapılan herhangi bir saldırı Amerika'ya yapılmış sayılacaktır' açıklamasıydı. Buna göre aslında Sovyet işgali diye bir tehdit yoktu. Sırpların egemenliğindeki bu ordunun bugünler için hazırlandığını düşünüyorum. Tito, Yugoslavya'nın en güzel yerlerinde yaptırdığı 48 ayrı villasında günlerini geçiren bir adamdı. Kendisini eğlendirmesi için -Ortaçağ kralları gibi- soytarısı vardı. Tito'nun Sırpların elinde bir figüran olduğuna inanıyorum."
Komünist rejim, son yıllarında estirmeye başladığı yumuşama havasına rağmen, Müslümanlar üzerindeki baskıyı artırarak devam ettirmişti:
"Tito'nun 1980'de ölümünden beri Yugoslavya'da nisbeten daha geniş bir hürriyet olmuştur. Yazık ki, ülkenin Müslüman azınlığının bu yeni yumuşamadan hisse almasına müsaade edilmemiştir. Aksine onlar bu akımın başlıca hedeflerinden biri olmuşlardır... 1981'den beri çoğunlukla Kosova'da 1.000'in üstünde Müslüman, Yugoslavya'da büyüyen siyasi mahkumlar listesine katılmış bulunuyor. Bu, Güney Afrika'daki siyasi mahkumların tamamının iki katından daha fazladır." (Impact International, 8-21 Nisan 1983)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder