9 Ağustos 2015 Pazar

Bosna ve Vance, Carrington ve Owen

Bosna katliamı başlangıcından sonuna kadar dev bir senaryoyu hatırlatmaktaydı. Belgrad Locası'nın yıllar önce hedef gösterdiği Müslümanlar, bu senaryonun uygulayıcıları tarafından yok edilmeye çalışılmıştır. Bosna konusunda kilit rolleri üstlenenlerin hemen hepsi de bu locanın bugünkü "birader"leridir. Lord Carrington ve daha sonra Carrington'dan "görevi" devralan Cyrus Vance ve Lord Owen gibi, BM ve AT'nin Bosna-Hersek dramına "çözüm"(!) getirmesi için görevlendirdiği isimlerin , hepsi son derece ilginç bağlantıları olan isimlerdir.
Vance, Siyonizmin emir-komuta zincirinin temel örgütü Bilderberg üyesidir. Bunun yanında ABD dış politikasını İsrail çıkarlarına göre yönlendiren, masonik lobi CFR'ye (Council on Foreign Relations) üyedir:
"Cyrus Vance CFR ve Bilderberg üyesi. 1968 ve 1976 yıllarında CFR'nin başkanlığını yaptı." (La Trilaterale et Les Secrets du Mondialisme, Yann Moncomble, sf.299)
"Cyrus Vance, Rockefeller Vakfı'nın yöneticiliğini de yaptı." (The World Order- A Study in the Hegemony of Parasitism, Eustace Mullins, sf.47)
Lord Owen, ya da gerçek adıyla David Owen ise bir başka üst-masonik örgüt olan Trilateral'in üyesidir:
"David Owen Trilateral üyesidir." (Trilateral Commision and Elite Planning for the World Management, Holy Sklar, sf.119)
Resim1 (sol): Bilderberg ve CFR üyesi Cyrus Vance (solda) ve Trilateral üyesi Lord Owen.
Resim2(sağ): 
Bosna'nın emanet edildiği isimlerden, Kissinger'ın ortağı, Rothschild'ın akrabası Carrington.

Carrington da Bilderberg üyesi, hatta bu örgütün toplantılarına başkanlık edecek kadar üst dereceli birisidir:
"6-9 Haziran'da Almanya Baden-Baden'de yapılan Bilderberg toplantısına Lord Carrington başkanlık yaptı." (Ceux Qui Tirent Les Ficelles, Publications Henry Coston, 1992)
BM Yugoslavya Konferansı eşbaşkanlığını yürüten Cyrus Vance'ın, Lord Carrington'ın ve Lord Owen'ın tutumu da BM'in çizgisinin aynısıdır. Bu durum Hürriyet gazetesi yazarı Doğan Uluç tarafından şöyle ifade edilmektedir:
"BM ile Avrupa Topluluğu'nun görevlendirdiği iki kişi Sırp kasabı Miloseviç'in etnik temizliğine kılıf bulma çabasında. ABD'li Cyrus Vance ile İngiliz Lord Owen, etnik temizlik adı altında yürütülen soykırımı durdurmak yerine Bosna'yı 10 parçaya bölerek Sırp kasaplarına neredeyse tepsi içinde teslim etmeye çalışıyorlar... İnsan hakları, evrensel adalet kavramlarını dillerinden düşürmeyen, ama bunları işlerine geldiği yerde kullananlardan bu dünyada hesap soracak çıkmayacak mı?" (Hürriyet, Doğan Uluç, 11 Ocak 1993)
Cyrus Vance ve Lord Carrington, Bosna yetkililerinin ifadesine göre de Sırp tarafının gizli destekçileridir:
"Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na yapılan saldırı sırasında sığınakta görüştüğüm Cumhurbaşkanı vekili Eyüp Ganiç, Bosna-Hersek'teki çatışmaların sebebi olarak BM ve AT üyesi ülkeleri suçladı. Cyrus Vance ile Lord Carrington'ın sadece güç sahibi Sırp liderlerle görüşmeleri yüzünden Bosna-Hersek krizinin tırmandığını ileri sürdü." (Milliyet, 8 Aralık 1992)
Vance ekibinin işlevini dönemin Dış İşleri Bakanı Hikmet Çetin de oldukça net bir biçimde ifade etmiştir:
"Çetin'in barış müzakerelerini sürdüren Cyrus Vance'in, İzzetbegoviç'in Bush tarafından kabul edilmesini engellemek için yaptığı girişime tepkisi son derece sert... Çetin: 'Zaten olayları bu hale getiren de Vance ekibi.. Uçuş yasağı kararının çıkarılmasını da engelleyen onlar' diye konuşuyor... Başta New York Times olmak üzere bazı ABD gazetecileri, Beyaz Saray ve Cyrus Vance'in tutumunu utanç verici olarak niteledi." (Milliyet, 10 Ocak 1993)
"Lord Owen şimdi de Sırpları yücelten nutuklar atmaya başladı. Büyük Sırp Ulusu'ndan bahsediyor Owen. Yapılan son seçimlerde çoğunluğun Miloseviç ve ondan daha beter savaş-istila-şiddet taraftarlarını desteklediğini hatırlatırsak, tam da sırası. Lord Owen, Miloseviç'i 'kendisiyle müzakere edilebilecek' bir adam olarak sunmaktan da geri durmuyor. Sırplarla Hırvatlar arasındaki ateşkesin bozulmamış olması, Miloseviç'in 'güvenilirliğini' gösteriyormuş. Oysa Sırplar ordularını geri çektikleri her bölgede, polis kılığına soktukları asker ve Çetnikler aracılığıyla terörlerini sürdürüyorlar." (Frankfurter Allgemeine'den alıntı, Meydan, 14 Ocak 1993)
Vance ile birlikte Yugoslavya eşbaşkanlığını yürütmüş olan Lord Carrington'ın ilginç özellikleri ise yalnızca Bilderberg üyeliği ile sınırlı değildir. Carrington'ın Sırp-İsrail yakınlaşmasının mimarı olan Kissinger'la bir iş ortaklığı da vardır. Carrington ayrıca, İngiltere'nin ünlü sermayedarı Rothschild ile de çok yakındır:
"Kissinger, İngiltere'den Lord Carrington'la ortak olarak Kissinger Associates danışmanlık firmasını kurdu... 1980'lerde Kissinger Associates aracılığıyla, Henry Kissinger, Çinli afyon lordlarının iş ortağı oldu." (Dope Inc. - The Book That Drove Kissinger Crazy, Lyndon La Rouche, sf. 8)
"Uzun yıllar İngiliz Dış İşleri Bakanlığı yapan Lord Carrington, şimdi Kissinger Associates'te Kissinger'in ortağı. Richard Davis 'The English Rotschild'de, Lorel Rotschild'in Lord Carrington'u Whitehall'daki evinde sık sık ziyaret ettiğini söylüyor. Aslında Lord Carrington'un Rothschild ailesiyle evlilik bağı da var. İlk Lord Carrington, Archibald Primrose'ydi. Oğlu Rosebery, Mayer'in kızı Hannah Rothschild'le 1878'de evlendi." (The World Order- A Study in the Hegemony of Parasitism, Eustace Mullins, sf.65)
Carrington'ın bağlantıları P2 Mason Locasına ve P2'nin kilit ismi Sindona'ya kadar da uzanmaktadır:
"Carrington, Hambros Bankası'nın (Yahudi sermayeli) kurulundadır ve ünvanını aile olarak bankacılıktan almıştır. Hambros Bankası, İtalya'daki mali Michel Sindona ve P2 mason skandallarının merkezinde bulunmuştur." (Spotlight Reprint, Eylül 1991)
Carrington'ın da Bosna'daki faaliyetleri Sırpları destekler nitelikteydi:
"Zagreb yakınlarında büyük bir ordu deposu, silah yığınağı var. 'Biz bunları bırakıp gidin' dedik, ama bırakmadılar. Araya uluslararası güçler girdi. Bu güçlerin gayretleriyle, Lord Carrington'un gayretleriyle Hırvatistan'a, 'Bırakın silahlarını da alsın gitsinler', diye baskı yapıldı. Ama o silahlar Sırbistan'a değil, Belgrad'a değil doğruca Bosna-Hersek'e gönderildi ve buradaki Sırplara verildi." (Milliyet, 11 Ocak 1993)
"Ateşkes 12 defadır ilan ediliyor ve 12 defadır ihlal ediliyor. Son 24 saatte 23 kişi öldü. AT adına barış girişimlerini yürüten Lord Carrington, ateşkesin bozulmasından tüm tarafların sorumlu olduğunu söyledi. Carrington, özellikle Hırvatlarla Sırplara karşı savaşan Müslümanları suçladı. Bay Carrington'a göre ölmek bile suçtu..." (Hürriyet, 27 Temmuz 1992)
Vance, Owen, Gali... Bu üç "birader"in Bosna katliamı boyunca ısrarla Sırp yanlısı politika izlemelerini Doğan Uluç şu satırlar ile ortaya koymaktadır:
"Birleşmiş Milletler'in 38 ve 33. katlarında bayram var. Dünya politika başkentinin tepesinde Butros Gali güleç çehreyle birkaç batılı diplomata: 'Washington da planı takdis etti. Hırvatları yakında yola getiririz, şimdi baş sorun Bosnalılarda diyor, ellerini ovuşturarak. Beş kat altında Cenevre baş müzakerelerini sürdüren eşbaşkanların kurmay karargahına dönüştürdüğü bölümden neşesi gözlüklerinden taşarak çıkan sözcü Fred Eckhard, 'Cyrus Vance ile Lord Owen, ABD hükümetinin siyasi girişimlerine destek verişini memnunlukla karşılıyorlar' diye konuşuyor.
180 üyeli politika merkezinde ipleri elinde tutan birkaç Batılı ülke ile Gali, son bir yıldır dünya kamuoyu önünde cereyan eden Sırp vahşetine yeni bir kılıf uydurulmasından duydukları mutluluğu gizlemeye dahi gerek görmüyorlar. 75 yaşındaki ABD eski Dış İşleri Bakanı Vance ile kendini beğenmişliği her cümlesinde takı gibi belirgin İngiliz meslektaşı Lord Owen, 'Masumu cezalandır, saldırganı ödüllendir' politikasını utanç duymadan, mazluma kabul ettirme gayreti peşindeler. Bosnalılar 'Ambargoyu kaldırın, kendimizi savunacak silah alalım.' diye yakarıyorlar, dinleyen yok. Adriyatik'te çevrilen şilebe BM ateş püskürüyor 'Boşnaklara nasıl silah gider?' Ama Tuna'dan Sırplara füze, top taşıyan gemilere kimse ses çıkartmıyor." (Hürriyet, Doğan Uluç, 15 Şubat 1993)
Vance-Owen ekibinin Sırplarla kurduğu ittifak tabii ki kamuoyuna yansıtılmadı. Barış görüşmeleri boyunca Sırp liderleri Miloseviç ve Karadziç bir türlü Vance-Owen ekibi ile "anlaşamıyormuş" gibi göründüler. Hatta Sırplar, eşbaşkanların kendilerine haksızlık ettiğini söylüyorlardı. Bu durumun ise tek bir açıklaması vardı; tüm taraflar önceden belirlenmiş olan rollerini oynuyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder